05 Haziran 2010, Cumartesi
saat: 15:06
uzun zamandan sonra birkaç satır bir şeyler karalayabilmeyi ümidediyorum.
burada egenin bu nadide köşesinde insanlar
-daha doğrusu genç asker çocuklar- üzerinde yaptığım gözlemler sonucunda estetik ve etik arasında derin bir bağ olduğunu hissetmiş vaziyetteyim. bir filozof olmadığım içindirki bu bağı bir determinist çerçeve içine yerleştirip sistematik bir şekilde açıklayamıyorum. sadece seziyorum. bu da benim dışımda kimseye bir fayda sağlamıyor.
bunun dışında geceleri yıldızlar altında tuttuğum nöbetler esnasında, milyonlarca yıldır evrenin boşluğundan süzülüp gelmiş yıldızların ışıklarının -ki bir çoğu artık ölü yıldızlardır- gözlerime ulaştığı anlarda garip bir esrime ve kutsanmışlık hali hissediyorum. üzerimden geçen uçaklara bakıp bir yığın saçma sapan şey düşünüyorum. şimdiye kadar 40 saate yaklaşan nöbetlerimde hayatıma giren kadınlardan okul hayatıma ordan yaptığım hatalara neredeyse tüm hayatımı bir gözden geçirdim. daha nöbetlerin devam edecek olması ikinci ve detaylı bir gözden geçirme demek olacak..
onun dışında buranın da dışarıdan farkı yok. her anlamda pisliğe alışman için ellerinden geleni yapıyorlar. pisliğe alışmak ilginç şey. berrak suya mürekkep damlatmak gibi. ama bunu detaylı anlatmayacağım. merak eden damlatsın mürekkebi baksın. sizinle mi uğraşacam.