
evet şahenk. etik olarak ne yazik ki daha 19.yüzyılın sonundaki ecinnilere bile ulaşabilmiş değiliz. ki bu bizi apaçık bir şekilde ucube haline sokmaya yetiyor. insan kötüdür şahenk. ona iyi olmayı öğretmenin bile faydası olmayacaktır. bunun karbon bazlı evrenle bir ilişkisi olduğu açıktır. marx, gramsci, derrida, sokrates, buddha ve diğerleriyle karbon bazlı olmayan yeni bir evrende buluşma ümidiyle buradan ayrılıyorum. güzelliğin içindeki ahlaki boyutları umursadığımı sanırdım. nafile. alabildiğine sıcak ve bıktırıcı bir yaz akşamında, kitapların tozunun her yanı kaplamış olduğu o küçük odada, camdan içeri ufacık bir esinti gelsin diye beklerken, bütün umudumun kaybolduğu, karanlık ve derin bir çukurda buldum kendimi. güzellik benim için tüm o yıllar boyunca kelimelerin arasındaki o müthiş ahenk, tınının ışıltısı ve anlamın bir örümcek ağı kadar esnek biçimde boşluktaki muazzam dansıydı. belki bir adım öteye varmaya çalışırsak, ki bu çaba bile hepimiz için, gündelik hayat denen mezalim içinde alabildiğine zordur, güzellik bir fars şairinin bir kadının gözlerini o derin arzuyla betimlemesiydi. ama işte şahenk, anlam bir ebedi kayma içerisinde. buna artık belki de danstan çok, şirazesinden çıkmak demeliyiz. ve tüm ümitlerimizden vazgeçmeliyiz. bir zamanlar sizleri sevdiğimi ağulu bir düşün en güzel yeri gibi hatırlamaya devam edeceğim. fakat o sıcak yaz akşamından sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. çünkü biliyorum, bütün bunların karbonla uzaktan ya da yakından mutlaka bir ilgisi var.