30 Mart 2015

bütün bu yalnızlık

bütün bu yalnızlığın bir yerde, bir anda biteceğine inandırılmış olmalıyım. oysa bir tortu gibi birikiyor. sanki göz altlarım çöktükçe, yanaklarım sarktıkça, derimin üzerinden de bir katman aşağı doğru akıyor ve bir yerlerde birikiyor. bu tortu da tam onun tortusu sanırım. uzun zaman önce, bir adam camın aslında katı olmadığını söylemişti. yüzyıllarca dünyada kalsan pencere camlarının dibinde kalınlaşıp üstlerinin açıldığını görürsün demişti. tam da böyle işte. bizlerde tam katı olmadığımız için yer çekimine karşı koymayan bedenlerimiz toprağa doğru akıyor. zaten bu topraktan gelip toprağa dönme metaforları mutlaka bu şekilde bulunmuş olsa gerek. zaten ah bu metaforlar... nasıl inandırıyorlar bizi en olmadık şeylere... hatırlıyorum. çocukluğumda her şey ne kadar komik geliyordu. sonra yavaş yavaş ciddileştim. hatta ciddileşmemin kahrını çeke çeke ciddileştim. alnımdaki çizgiler oluştukça kendime kızdım. kendime kızdıkça ciddileştim. akşam ekrandaki yaşlı amcaya sordular "en son ne zaman güldünüz?" "88 yılında"... beni anlamadığınızı biliyorum. yine de fındık kokulu çikolata çok güzel. gün batımları. ağaçlar. sanırım ağaçlar en güzeli. bana betondan ve her şeyden daha katı görünüyorlar. dağlar ve ırmaklar gibi. sanki ilelebet burada duracaklarmış gibi. benim toprağa doğru akan bedenime inat. evet benim naçiz vücudum elbet bir gün... evet evet... fakat doğru bir tespittir. naçiz vücudumun yok olacağı aşikar. ya ben... yeni yeni şu hayal gücünü kutsayan sanatçı ve bilim adamlarını anlıyorum. çünkü hayat ünlü hint deyişinin de dediği üzere, rüya içinde bir rüyadır. bu yüzden siz hayatı nasıl algılamayı hayal ediyorsanız hayat tam da odur. ve bu hayalin gücü tüm varoluşu kapsar. büyük hayaller kurmuş insanların isimlerini hala bu yüzden biliriz. onların eserler vermiş olmaları, tüm varoluşu etkileyen hayallerinin ürünüdür. ne diyordum ben... nasıl buraya geldik acaba... bloğun başlığında da yazdığım üzere, evet, yol yok oluştur. sonsuz evrenin hangi köşesinde, ne kadar zaman sonra, bu satırların yazarı ve okuru, nasıl bir şekilde tekrar muhabbet edecek... kim bilir. birbirine karışan zerreler, eriyen bedenler. sonsuz evrenler. hayal gücü. güzel bir gece bu. camınızı açın. bahar içeri dolsun. sakince dans edin. siz dans ederken başka zerreler sizinle buluşacak... hayat...