
uzay ya da evren denen, şimdilik devasa sıfatıyla tanımlamakla yetineceğimiz, yıldızlardan, gezegenlerden, kaya parçalarından ve henüz keşfedememiş olduğumuz farklı enerji biçimlerinden oluşan koca bir boşluğun ya da doluluğun içindeyiz. uzay gemimizin atmosfer isimli bir kalkanı var. bu kalkan bizi uzay boşluğunda başıboş gezinen kaya parçalarından koruduğu gibi, gezegen üzerinde oluşmuş yaşamın tüm temel ihtiyaçlarını da gideriyor. mesela suyun gezegen üzerinde devirdaim yapabilmesini atmosfere borçluyuz ya da güneşin radyoaktif ışınlarının emilmesi ve böylelikle canlıların hayatta kalabilmesini de öyle.
insandir. ogrenir. ogrendiginiz sandigi bircok sey vardir. yani kendisi de ogrendigini sanir, siz de sanirsiniz. bazen ogrenir. ogrendiklerinin orani ogrenemediklerine kiyaslayinca cok buyuktur. ben burada kendime dair koca bir zavallilik bulup onun icine kapanmistim bir sure. sonra etrafimdaki hadsizleri benimsedim. sevdim hatta onlari. onlar cikiyorsa ben de cikarim dedim. ciktim zavalliligimdan. zavalliligim anne karni gibiydi sahenk. bilirsin. sicak, guvenli, kalp atislarini duydugun, islak. hadsizlerin dunyasi ise tam tersiydi. betimlemeye gerek yok, hepimiz biliyoruz. yesil bir patikadan asagiya dogru iniyordum. durdum. manzara inanilmazdi. denizin uzerini beyaz bir sis kaplamisti. ufuk, sanki dunya orada gercekten bitiyormuscasina net ve sonsuzdu. net ve sonsuzu siz tersi anlamlarda kullaniyorsunuzdur. bazen ayni anlama da gelebildiklerini o ufka bakarken anladim. sonra aniden uzerimde gunes acti. ve tekrar aniden hava kapandi. kafami kaldirip buluta baktigimda anladim. insan cok alingandir sahenk. her sey onun icin ya da onun yuzunden oluyor sanrisindadir daima. onbes milyonluk sehirde yagmur onun icin yagdi sanir. onceki aksam bilmem ne giyecegini dusunmustur de sansi olsa yagmur mu yagarmis da. kucucuktur insan. anladigini sanir. anladigini sandigi pek cok sey vardir. buluta bakarken anladigimi sandigim sey bulutla aramda bir bag oldugu oldu. halbuki butun bu sanrilardan cok yorgundum. bunalmistim. okumak istemiyorumdum. yeni birisiyle tanismak istemiyordum. bach ya da handel dinlemek istemiyordum. anladigima dair yeni sanrilara kapilmak istemiyordum. fakat kafami kaldirip buluta bakmistim. anladigim bir andi bu. yani ilk anladiginiz kelimeyi hatirliyor musunuz. ilk anladiginiz seylerin icinizde yarattigi o engin gidiklanma hissini. cok gulerdim cocukken. hep bu anlarda gulerdim. bir seyleri anladigimi sandigim zaman sanki gorunmez bir el gobegime oturur ve beni gidiklamaya baslardi. buluta bakinca da gidiklandim. bu kez hafifce guldum. bulut tekrar cekildi gunesin onunden. uzerime yakici isinlar tekrar dustu. isindim. gobegimdeki gidiklanma artiyordu. goge bakip guluyordum. bulut tekrar kapandi. gulmem artti. cunku artik oyunun icindeydim. tekrar acildi. bu kez gozlerimi kirpmadan goge baktim. ince, mavi battaniyemize. bizi disaridan koruyan derimize. yavasca yuzumu tekrar denize dogru indirince denizin yuzeyindeki isiltiyi gordum. ellerime baktim. isildiyorlardi. uzerinde dikildigim cimenler de geceden kalan islaklikla isildiyorlardi. butun bu isiltilar icinde insanin anladigini sanma zavalliligi daha berrak bir hal alir. eminim bunu hissetmissinizdir. onu hissedenler artik hep buyuk bir arafta yasarlar. cennetten dusmusturler. cehennemi de hakedememistirler. araf da dunya gibi kocamandir. turlu turlu kosesi vardir. sizi kucaklar. hizli bir carpmayla yavas bir kucaklama arasinda fark olmadigini da cok kucukken anlamistim. dedim ya anlamak, anladigini sanmak, o gobek gidiklanmasi. insanin kendini unutusu. kendini ozleyisi. alinganligi. bir canli olarak burada, bu gezegende hayat bulmus olusu. bunlarin hicbirini kendi secmemis olusu. secmedigi bir seyleri her gun yeni bastan yaratmak zorunda olusu. zamanla kabullenisi. ve butun bunlarin arasinda zaman zaman gobeginde bir gidiklanma hissedisi. anlayisi. her sey ne kadar icice degil mi. artik bach ya da handel endiselendirmiyor beni. chopin endiselendiriyor. anladigimi sanmiyorum. hissettigim oluyor. ve zannetigim. kendimi bulut zannettigim. sari bir cicek zannettigim. deniz zannettigim. kopek zannettigim. tirtil zannettigim. sonra uyanip kendimi bir insan zannederken buluyorum.
interconnectedness
interconnectedness