17 Ağustos 2009

24 Mayıs 2009, Pazar
saat: 02:37


hayatımın kıvamlı bir sıvı gibi yavaş yavaş her geçtiği girintiye uyum sağlamasını sonra da oraya buraya hiç yapışmadan öylece akışını izliyorum ve bu beni çoğu zaman hayran bırakırken bazen de tarifsiz hislere sürüklüyor.

çoğunlukla cehaletin o keyifli dünyasında kendimi zeki, akıllı hatta bilgili sanıyorum. ama sonra işte mesela bir akşamüstü. güneş ışınları filan.

ya da daha iyimserinden bir paragraflık tam olarak "hiçbir şey" anlayamadığım bir metin.

hayatımın kapısı bu ara ardına kadar açık kaldı sanıyorum. gelen giriyor. bir süre şaşkınlık ve eğlenceyle etrafı izledikten sonra da hepsi sıkılıp çekip gidiyor. ne de olsa ben sürprizleri olmayan tek düze ve işe yaramaz bir adamım.

kapısı açık olan hayatımda bir pencere açmamamın nedeni kesinlikle cereyan yapar korkusu değil tabi. yataktan bedenini çıkarmak için kendine söz geçiremeyen bir adam nasıl hayatın pencerelerini açabilir ki.

büyük bir oto-kontrol sorunu yaşıyorum. geçenlerde bir arkadaşıma ifade ettiğim gibi tam anlamıyla hayatın üzerinde (roaming) amaçsızca geziniyorum. tıpkı o başta benzettiğim kıvamlı sıvı gibi.

bütün bunlar sorun değil ama olric. sorun yada engel değil. nasıl anlatabilirim sana elbette bilmiyorum. kelimelerin dünyası çok kendi içine bükük ve kırılgan. oysa gerçek dünya tam tersi.

o yüzden yaşam kazanılması gereken bir meydan savaşı değil. olsa olsa serin bir denizde güzel bir yüzme keyfi.

Hiç yorum yok: