31 Ocak 2010,
Pazar
saat: 15:38
berilerinde yağmur yağdığı çok açık. yani yağmur yağmıyorsa bile o arka plana bir yağmur yerleştirilmeli. çocuk camdan dışarı bakarken bunu düşünüyor. bir yandan da "uzaklık"la ilgili bir şarkıyı mırıldanıyor. sesinin mırıltısı bir artıp bir azalıyor. sonra susuyor. elleri titremesin diye boynundan itibaren tüm kaslarını kasmaya çalışıyor. geçen yıllara küfrediyor biraz daha spor yapmış olsa şimdi bedenine söz geçirebilirdi belki. olmuyor. elleri titriyor. dışarda yağmur yağıyor. tekrar aynı pencere uzun uzun bakıyor. şarkıyı mırıldanıyor. söyleyen adama bırakıyor sonra o daha güzel söylesin diye. güzellikle hiçbir şeyi becerememiş olduğunu düşünüyor. abartıyor muyum? hırıltı gibi çıkıyor gırtladığından. dilini damağına değdirip sağ avcunun içine yerleştirmiş olduğu soğuk kabzayı daha sıkı kavrıyor. arkasına dönüyor. kız yatakta. bütün bunlar olmadan, yani elleri titremeye başlamadan,silahın soğuk kabzasını kavramadan ve "ben kimseye güvenmem" sözlerini duymadan... ne yaptığını düşünüyor. ömrü boyunca güvenmiş ve güvenmek için çırpınmış bir adam, ve ömrü boyunca kimseye değil hiçbir şeye güvenmemiş bir kadın. soğuk bir silah kabzası. yağmur. titreyen eller. beyaz bir ten. yeşil gözler. öğlen ışığı hafif sisli. şarkılarıyla odayı dolduran bir adam. bu dili anlamıyor olmayı çok isterdim. ah ben de hem de nasıl. bana güveniyor musun? evet! hayatımda ilk kez. öyleyse ağzını aç. silahın namlusunun soğukluğu, üstüne bastırılınca acıyan dili. metal kokusu ve tadı. bana güven. tetiği çekiyor. duvar kıpkırmızı. artık elleri titremiyor. kendi ağzına sokuyor namluyu. tetiğe basıyor.
saat: 15:38
berilerinde yağmur yağdığı çok açık. yani yağmur yağmıyorsa bile o arka plana bir yağmur yerleştirilmeli. çocuk camdan dışarı bakarken bunu düşünüyor. bir yandan da "uzaklık"la ilgili bir şarkıyı mırıldanıyor. sesinin mırıltısı bir artıp bir azalıyor. sonra susuyor. elleri titremesin diye boynundan itibaren tüm kaslarını kasmaya çalışıyor. geçen yıllara küfrediyor biraz daha spor yapmış olsa şimdi bedenine söz geçirebilirdi belki. olmuyor. elleri titriyor. dışarda yağmur yağıyor. tekrar aynı pencere uzun uzun bakıyor. şarkıyı mırıldanıyor. söyleyen adama bırakıyor sonra o daha güzel söylesin diye. güzellikle hiçbir şeyi becerememiş olduğunu düşünüyor. abartıyor muyum? hırıltı gibi çıkıyor gırtladığından. dilini damağına değdirip sağ avcunun içine yerleştirmiş olduğu soğuk kabzayı daha sıkı kavrıyor. arkasına dönüyor. kız yatakta. bütün bunlar olmadan, yani elleri titremeye başlamadan,silahın soğuk kabzasını kavramadan ve "ben kimseye güvenmem" sözlerini duymadan... ne yaptığını düşünüyor. ömrü boyunca güvenmiş ve güvenmek için çırpınmış bir adam, ve ömrü boyunca kimseye değil hiçbir şeye güvenmemiş bir kadın. soğuk bir silah kabzası. yağmur. titreyen eller. beyaz bir ten. yeşil gözler. öğlen ışığı hafif sisli. şarkılarıyla odayı dolduran bir adam. bu dili anlamıyor olmayı çok isterdim. ah ben de hem de nasıl. bana güveniyor musun? evet! hayatımda ilk kez. öyleyse ağzını aç. silahın namlusunun soğukluğu, üstüne bastırılınca acıyan dili. metal kokusu ve tadı. bana güven. tetiği çekiyor. duvar kıpkırmızı. artık elleri titremiyor. kendi ağzına sokuyor namluyu. tetiğe basıyor.