23 Mayıs 2012

tanrı?

oturduğu koltuğa hafifçe gömüldü. akşam güneşi perdenin arkasından odaya boca edilmişcesine giriyordu. her şey turuncunun tonlarıyla boyanmış gibiydi. havada uçuşan toz tanelerine bakıp evrendeki madde miktarını düşündü. sonra dudaklarını ısırmayı bırakıp şöyle dedi;

- sence de tanrı halimize gülmüyor mu?

soru K.yi keyiflendirdi. yavaşça oturduğu yerden kalktı. bahçeye bakan pencereye yaklaştı. bahçedeki içi oyulmuş koca kütüğe baktı. içi oyulmuş ve su doldurulmuş kütüğün içinde yüzen iki kızıl balığı izledi bir süre. gülümsedi. içinde kabaran anlatma isteğini birkaç saniye daha bastırdı. bunun keyfini artıracağını biliyordu. öyle de oldu. saniyeler geçtikçe içindeki gıdıklayıcı zevk arttı. dudaklarını hafifçe yaladı ve söze şöyle başladı;

- yanılıyorsun. daha doğrusu sen değil. herkes. tanrı insanın yarattığı bir şey olarak insana benziyor olabilir. fakat insanın yaratmadığı bir şey olarak tanrı insana hiç benemiyor. insanın varoluşu bildiğimiz kadarıyla, şurada topu topu milyon yılı geçmiyor. ki bunun çok kısa bir bölümünde de gezinmekten vazgeçip, yerleşti ve senin kurduğuna benzer ukala cümleler sarfetmeyi öğrendi.

K.nin zekasını ve derinliğini bilen A. aldığı cevaptan hoşnuttu. K.nin henüz sözünü bitirmediğinin de farkındaydı. sessizce dinlemeye devam etti.

- insan için tanrı sorunsalı bir çatalla ikiye ayrılır. dünyevi bir kurgu veya varlık olarak tanrı ve dünyevi bir kurgu olmayan tanrı. bizim üzerinde konuştuğumuz, düşündüğümüz, varsayımlar geliştirdiğimiz, ibadet ettiğimiz ve sonuç olarak "tanrı" olarak adlandırdığımız kurgu hep ilkidir. elbette kurgumuzun detaylarına bakıldığında bahsi geçen tanrımızın "evrensel" ve "sonsuz" olduğuna dair lakırdılar görürüz. fakat işin aslı öyle değildir. bizim tanrımızın tarihi insanın varoluşundan önceye uzanmaz. bizim tanrımız insanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkar ve yavaş yavaş olgunlaşır. bana kalırsa olgunlaştıkçada tadı kaçar. gelelim evrenin öncesinden beri varolan tanrıya. insanı yani ortalama insanı bu denli zavallı kılan şey tek bir cümleyle ifade edilebilir. evrenin büyüklüğünü algılayamamak. tıpkı gündelik hayatta kulaklarımızın bazı sesleri duyamaması misali, insan beyni de belli ölçeklerdeki büyüklük ve küçüklükleri algılayabilir. algısının bu kusurlu halinden dolayı yapacak çok fazla bir şey yoktur. bu büyüklük ona fazla geldiği iiçin olsa gerek, o, daha küçük, daha cicili bicili, daha "insancıl" bir tanrı yaratmıştır. diğer bir deyişle iki tanrı vardır. insanın yarattığı tanrı ve evreni yaratan tanrı.

Hiç yorum yok: