22 Mayıs 2019

kelime, ışık, güç, kelime, güç, ışık

anlama inananlar için hayat zordur. ama dahası evren de zordur.

zifiri karanlık bir yerlerde bir süre şaşkın bir körlük geçirmiş olanlar bunu çok iyi bilir.

mesela yer altında bir tünelde yürürken ansızın kafa lambanız söndüğünde birden kendinizi bütün hesapların bozulduğu bir yerde buluverirsiniz. parmak uçlarınızın hissetiği şeyleri anlamaz, burnunuza gelen kokuyu tanıyamazsınız, seslerin nereden geldiğini kestiremez, tam bir kaybolmuşluğun orta yerine düşüverirsiniz.

ışıksız dünya.

ışık bizim bütün tanım aralığımızdır.
ışıkla tanımlarız.

oysa tıpkı güç (power corrupts absolute power corrupts absolutely) gibi ışık da bozar. hatta ne kadar ışık o kadar bozulma diyebiliriz belki.

bizler sınırlara inandığımız ve bu sınırlar aracılığıyla düşünmeyi düstur edindiğimiz için, ışığı hissetmek biraz problemlidir. halbuki ışık bir kez yola çıktığında sınırlarla olan bütün anlaşmaları yıkar. milyonlarca yıl durmadan seyahat eder ve sırtında da milyonlarca hikaye taşır. bu azim ve bu sınırsızlık onun değdiği şeyi bozmasına yol açar diyebiliriz belki de.

ışık bozar.

ışığın sınırsız doğası sınırların "varsayıldığı" doğaya değdiğinde o varsayılan sınırlara yıkım etkisi uygular. atom altı parçacıklar üzerlerine düşen quanta parçacıklarını görünce hem quanta paketlerini hem de kendilerini şaşırtırlar. ve bu şaşkınlık bazı "bilinmezliklere" sebep olur.

işte o bilinmezlikler sınır sanrılamızın kırıldığı yerlerdir.

sınır sanrılarımız gerçeği bozar. ışık gibi.

yaprağın yeşiline oturmuş ışık ve anlam bütün bu saçmalaşmanın örneği gibidir.

kelime.
kelimesiz dünya.

anlamayı çalışan insanın sınırları kelimelerde başlar onların içinde gezer ve sonra da tepetaklak bir şekilde tekrar içine düşüverir.
kelimenin kendinden kendine yolculuğu bu kadarcıktır. tepetaklak kendi içine düşüşü. kadar.

kelime bozar.
kelimeleri güçsüz, kimsesiz, zavallı sananlar vardır. zavallı kelimeler. kelimenin nasıl bozduğundan habersiz olanlar ve zavallı kelimeler.

tıpkı ışık. yola bir kez çıkar ve azimle yola devam eder. sırtında hikayeler taşır. ve elbet bir yere ulaşır. tıpkı ışık gibi kelime bozar, daha çok kelime daha çok bozar.

güç, kelime, ışık. bozar. çünkü sınırlar saptar. sınırlara riayet eder. ve belli ilişkiler kurar. bu yolla bozar. anlamı her arayan bulacak değildir fakat bulanlar mutlaka bozulmuş bir şeyler bulacaklardır.

sessizce seyredip hiçbir şey aramayanlara, bulmayanlara, bozmayanlara, kelimeye, ışığa ve güce inanmayanlara.

10 Mayıs 2019

dönüşüm

geçen sabah şahenk, evet geçen sabah, ilkbaharın ilk izlerinin ortalıkta belli belirsiz gezinmeye başladığı geçen sabah. yol kenarında ağaçtan dökülmüş pembe yapraklar gördüm. yere pırlantalar saçılmış ve etraftaki aptallar toplamayı akıl edememiş gibi heyecanlandım. heyecanlandım dediysem abartma hemen. yüzüm kızarmadı, yüreğim hoplamadı, ellerim terlemedi. ne içe doğru, ne de dışa doğru patladım. eskidendi çünkü, dışa patlamak (explosion) yerine, implosion (içe patlamak) gerektiğine çokça vurgu yapardım. sen de bilirsin şahenk, yaşın var epey, insan yaş aldıkça illaha akıllanacak diye bir kural yok. dönüşümün kuralları kaostan logosa, logostan kaosa ve hatta bazen başka yönlere sürekli değişiyor. borges efendimize kulak kabartırsak, dünyadaki tüm aynalara baktım, kendimi göremedim mealinden bir şeyler söylediği duyuluyor. demem o ki, elinde bir balyoz, bir cımbız, bir keski, bir at nalı, bir bisiklet gidonu ve bir çaydanlık var. önünde de koca bir mermer blok. hadi yarat kendini demişler. işin kötüsü aynan da yok. kendisine bakabilen kimseyi de görmedim ben. borges de listeye son sıradan dahil oldu. o zaman zavallı insan neden etrafta ben ben diye gezinip, bağırıp, ortalığı velveleye verir acaba? mermerine once caydanlıkta demlediğin ılık yeşil çayı dök. kaskatı taş, ılısın, kıvrımları bir ortaya çıksın, tozu toprağı aksın değil mi? yok ben ilk önce balyozu aldım elime. koca bloğu tek hamleyle ikiye ayırdım. sanırım o yüzden yaprak döken ağaçlar, özellikle pembe çiçeklerinin yapraklarını dökenler beni derinden etkiliyor.
tipsy tipsy
drunk leaves
fall

santoka taneda