10 Mayıs 2019

dönüşüm

geçen sabah şahenk, evet geçen sabah, ilkbaharın ilk izlerinin ortalıkta belli belirsiz gezinmeye başladığı geçen sabah. yol kenarında ağaçtan dökülmüş pembe yapraklar gördüm. yere pırlantalar saçılmış ve etraftaki aptallar toplamayı akıl edememiş gibi heyecanlandım. heyecanlandım dediysem abartma hemen. yüzüm kızarmadı, yüreğim hoplamadı, ellerim terlemedi. ne içe doğru, ne de dışa doğru patladım. eskidendi çünkü, dışa patlamak (explosion) yerine, implosion (içe patlamak) gerektiğine çokça vurgu yapardım. sen de bilirsin şahenk, yaşın var epey, insan yaş aldıkça illaha akıllanacak diye bir kural yok. dönüşümün kuralları kaostan logosa, logostan kaosa ve hatta bazen başka yönlere sürekli değişiyor. borges efendimize kulak kabartırsak, dünyadaki tüm aynalara baktım, kendimi göremedim mealinden bir şeyler söylediği duyuluyor. demem o ki, elinde bir balyoz, bir cımbız, bir keski, bir at nalı, bir bisiklet gidonu ve bir çaydanlık var. önünde de koca bir mermer blok. hadi yarat kendini demişler. işin kötüsü aynan da yok. kendisine bakabilen kimseyi de görmedim ben. borges de listeye son sıradan dahil oldu. o zaman zavallı insan neden etrafta ben ben diye gezinip, bağırıp, ortalığı velveleye verir acaba? mermerine once caydanlıkta demlediğin ılık yeşil çayı dök. kaskatı taş, ılısın, kıvrımları bir ortaya çıksın, tozu toprağı aksın değil mi? yok ben ilk önce balyozu aldım elime. koca bloğu tek hamleyle ikiye ayırdım. sanırım o yüzden yaprak döken ağaçlar, özellikle pembe çiçeklerinin yapraklarını dökenler beni derinden etkiliyor.

Hiç yorum yok: