kelimenin düşsel yapısı yazmayı düşle karışık bir eylem biçimine sevkeder
kelime babildeki kulenin acı çığlıklar ve serzenişler eşliğinde yıkılışından beri düşle karman çorman bir kıvam halindedir
ve bize göre kelime artık anlatımın kalesi değil anlatamamanın kitli kalmanın eş durumudur ya da şöyle diyelim anlatımın objektif yanının kaybolduğu , belirsizliğin hüküm sürdüğü ıssız karanlıklardır.
dil kişinin kendini ifade etme aracı değildir ayrıca
dil kişinin kendini tanımasında bir tanım aralığıdır
kişi yetkin olduğu diller kadar ve bu dillerin kural ve kelime yapıları kadar kendini tanıyabilir
yani kişi bir bağımsız varoluş olarak evrenin herhangi bir koordinatında bir hacim kaplarken
bu hacmin kapladığı ve kaplamadığı tüm alanları yetkin olduğu diller aracılığıyla ve bu diller kadar tanımlayabilir ve tanıyabilir de aynı zamanda.
çünkü tanım aslında tanımanın bir ön koşulu gibidir.
kendinizi hangi kelimelerle tanımlarsınız sorusunun altında kendinizi tanıyor musunuz ya da kendinizi tanısanız hangi kelimelerle tanırdınız gibi anlamlar da barınmaktadır kuşkusuz
öyleyse kişi yetkin olduğu diller ve bu dillerin de yetkinlik alanları kadar hayata karşı yetkindir
yani kişi hayata bakar ve yetkin olduğu dillerin kavrayış zenginliği kadar hayatı kavrar
bu noktada elbette şunu söylemek boynumuzun borcudur
kişi yolu yol işaretlerinden okur ve yol işaretleri tek bir dilde simgeleşmiştir tıpkı bunun gibi evrenin de yol işaretleri olduğu kuşku götürmez bir faraziyedir ve bu faraziye matematiğin parıldayan simgelerinde kendini ele verir.
bu simli ve sırlı(ayna sırı) simge dünyası tıpkı simgeleştirdiği dünya gibi yani evren gibi karmaşık ve uçsuz denebilecek kadar zengindir
yukarıda saymış olduğumuz nacizane sebepleri çoğaltmak işten bile değildir
bu nedenle yazmak ve kelimelerle oynamak içi dolu bir silahla oynamak kadar tehlikelidir
yani amiyane tabirle söylersek şeytan doldurur elinizde patlar
kişi kendini tanıması gereken bu meşakkatli yolda elinde patlayan kelimelerin verdiği azap ve hüzünle dünyadan ayrılmamalıdır. bunun biricik yolu , matematiğe dürüstlük ve sadakatle bağlanıp ölümün geldiğini bilmesine rağmen son saatlerini matematiğe ayıran kişinin dürüstlüğünü ve sadakatini , kişinin kendisine ve konuştuğu dile ve o dile ait kelimelere gösterebilmesindeki inceliktedir.
yazmak detaylarında bir dünya yaratabilen ve elbette bir ve birkaç dünya da yıkabilen kudret dolu ve engin bir mucizedir.yazmayı ciddiye almayan kişi kelimelerin elinde oyuncak olmaktan
insan ruhunun kayıp dehlizlerinin ışıksız köşelerinden
insanoğlunun binlerce yıllık macerasında kenarda köşede itilmiş kalmaktan
ve daha acınası olarak , anlamamış ve anlaşılamamış olarak kalmaktan
kısaca kendini tanıyamamış ve ömrü boşa harcamış olmaktan
kurtulamayacaktır.
kişi yazma ve konuşma yoluyla kurtuluşa ereceğini asla unutmamalıdır.
yoksa bir altın çağ gelip bizleri toptan kurtuluşa erdirecek değildir
en nihayetinde kişi eyleminden ve eylemsizliğinden yalnızca kendisi sorumludur ve hesabı yalnız kendisi verecektir
öyleyse şöyle de söylememiz mümkündür ki kişi bir hesap verecektir ve bu hesap ,simgeleniş ve gramer biçimi henüz aşikar olmadığımız bir dille ama mutlaka , bir dille olacaktır.
dilin ve yazmanın kutsiyeti üzerine de denebilir öyleyse bu yazı için
21 Nisan 2007
yazmak eylemi üzerine
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder