19 Haziran 2008, Perşembe

saat: 22:26

yunanlılara göre dünya ikiye ayrılır
barbarlar ve helenler
siz ve biz
yunan heykellerinde kadınlar sırma gibi saçlara sahiptir
güzeldir
erkekler kaslı ve düzgündür
yunanda genel anlamda bir idealize etme ve abartma durumu söz konudur.
bugün batı dediğimiz şey siyasal sisteminden felsefik yapısına oradan sanatına ve hatta oradan da dinsel anlayışına kadar yunan anlayışını merkeze oturtmuştur.
yunan "yolu" dualisttir diyebiliriz.
tepkisel bir yoldur.
bu şablonun batıya ne kadar uygun olduğunu sadece batının geçen yüzyılki gelişmelerine ufacık bir göz atsanız bile görebilirsiniz.
gelelim dünyanın "diğer" tarafına
mezapotamyadan başlayıp japon adalarına kadar uzanan "diğer" medeniyet kendini çok farklı bir noktadan tanımlamıştır.
çin, hint, japon sanat eserlerine baktığımızda bir idealize etme ya da abartma görmeyiz.
olan olduğu gibi anlatabilmek temel prensip olarak belirlenmiştir. herşey, -popüler sözcükle- empati kurularak anlaşılmaya çalışılmıştır. mesela bir japon resminde gölün üzerindeki lotus resmedilmişse, resmeden kendi görüş açısını değil lotusun görüş açısını esas almıştır. sanki lotusun olduğu noktadan dünyaya bakıyormuş hissini uyandırmaya çalışır.
bütün bu aslında çok basit açıklamayı yapmamın sebebine gelince...
geçen gün bir arkadaşım dedi ki "sistem bizi öyle bir kuruyor ki eve gidip hiçbir şey yapmadan beş dakika bile oturamıyorum. ya televizyonu açıyorum ya bilgisayarı. halbuki geçen gün ormanda dakikalarca sessizce oturdum etrafı izledim on binlerce yıl buraları mesken edinmiş atalarımı düşündüm. onlardan ne kadar da uzaktım."
işte o uzaklığı kuran şey yunan yolu oldu. kadını sırma saçlı erkeği kaslı tasvir etti. doğal halinden uzaklaştırdı. günümüzdeki sistem de insanı hijyenize ederek bunu yapmıyor mu?
her geçen gün onbinlerce yıllık tarihimizden soyutlanıyoruz. daha kılsız tüysüz kaslı ve sırma saçlı olmaya çalışıyoruz bir çoğumuzun çamurlu ayakkabılara bile tahammülü yok.
öyleyse gelelim asıl can alıcı noktaya
bütün düşünce ve yaşam biçiminiz batılı ve helenik kökenlere dayanıyorsa nasıl olur da budizm zen taoizm hinduizm gibi binlerce yıllık karmaşık ve olağanüstü yapıları özümseyebilirsiniz. nasıl mı?
secretla :)
geçen bir güncede yazmıştım
sol denilen şey koca bir külliyatttır.
kalkıp marx'ı okumaya başlasanız sadece orijinal eserlerini okumanız bile birkaç yıl aılır ki bu eserlerin eleştirilerini okumaya ömrünüz yetmez. ama napabilirsiniz oturup televizyonda birkaç film birkaç dizi izlersiniz "solcu" olursunuz. bu durumda o felsefi geleneği ve mantığı anlamazsınız. mekanik ilişkileri çözmezsiniz. yani kafanıza birşey girmez sadece götünüze bir fitil girer. aydınlandım sanırsınız.
secret okuyup "valla çekim yasasıyla otu boku çekiyorum şahaneyim" modları bu fitilin yansımalarıdır.
reklamda diyor ki bankaya gelmek yok kefil yok dert yok tasa yok kredi var.
işte bu ekonomik düzen bize bu tür ucubeleri dayatıyor. emek olmadan okumadan araştırmadan yazmadan düşünmeden de aydınlanabilirsiniz. hayatınızda bir kitap okuyarak bütün gerçekleri öğrenebilirsiniz. hatta kitaba bile gerek yok sessizce oturun bir köşeye bir zaman sonra aydınlanırsınız.
hermann hesse'nin siddharta'sını herkese tavsiye ederim buddha bile oturduğu yerde aydınlanmamıştır. dolu dizgin yaşamıştır. acılar çekmiştir. hazlar almıştır mutluluğu tatmıştır.
zaten zen de aşama aşamadır
önce nehirler nehirdir
sonra nehirler bambaşka birşeylerdir
sonra nehirler tekrar nehirdir.
nehirler bir kitapla tekrar nehir olmazlar
binlerce kitapla da olmazlar
hatta kitapla da olmazlar
neyi neden nasıl ve hangi bağlamda düşündüğümüzün farkındalığı olmadıkça ne "gerçeklik" birşey ifade eder ne de "ego".
zaten psikanaliz okuyan biri freudyen ego tanımının bugün neresinde olduğumuzu da az buçuk kestirecektir.
biri ağzınıza kelimeler verir ve sizi konuşturursa bu konuşmak konuşmak değildir.
o yüzden EZLN dünyanın diğer ucunda diyor ki bizim bir "kozmovizyon"umuz var.
doğrudur
kendi kelimeleriyle kurdukları bir kozmovizyonları vardır. her halkın da kendi dili ve kozmovizyonu vardır ve bu korunmalıdır. fakat kalkıp başkasının diliyle konuşursanız yani helenik idealize etme kalıbına girerseniz lotusun bakış açısından dünyaya bakamazsınız. o zaman da kendi vizyonunuz olmaz.
dünya nasıl ortaya çıktı sorusuna "kendi" yanıtınız da olmaz.
bütün yanıtlarınız başkalarından alıntı olur. alıntı yapmak da kolaydır elbette.
ama önemli olan kendini varetmektir.
kendinle barışabilmektir.
içine dönebilmektir.
olduğun noktadan dünyaya bakabilmektir.