6 Ekim 2010

beni yaksınlar

26 eylül 2010 / ankara

Ah korkular. Ne klişe laflar etmeye başlıyorum. Hep insanlar yaptırıyor bana bunları. Ah korkular diyesim geliyor hep onlar yüzünden. Elim ayağım birbirine dolaşıyor. Sussam daha iyi biliyorum. Yani bıraksam hepsi teker teker içimde patlasalar. Bir türlü susamıyorum. Hep insanlar yüzünden beni de kendilerine benzettiler sonunda. Ah korkular. Ders almak diyoruz. Sizi reddediyorum ey ahali. Ey haydutlar. Ey hayat çalıcılar. Ey klişeler ve klişeciler. Hepinize siktiri çalmak istiyorum. Beni de kendinize benzettiniz. Bütün bu acılarınızı binbir imbikten süzüp tekrar tekrar yudumluyorsunuz. Yani binlerce imbikten geçmiş iyice rafine olmuş ama hep aynı acılar. Ders almayı bir takıntı haline getirmişsiniz. Tekrar düşüp tekrar incinmek istemiyorsunuz. O eski acılarınızın imbik imbik hali size fazlasıyla yetiyor. Ah korkular. Ah sizi klişeciler. Ben artık mutlu olmak istiyorum diyorsunuz. Artık acı istemiyorum. Huzur istiyorum filan. Sanki size birileri bütün bu duyguların katışıksız arı halleri olduğunu vaadetmiş gibi. Bir peri masalında bahsi geçtiği gibi. Buna hakkınız yok diyesim bile geliyor. Hesabedin yani. Benim gibi bir adama buna hakkınız yok dedirtmeyi bile başaracaksınız. Beni de kendinize benzetiyorsunuz. Ağırıma giden yalnızca bu olacak. Ahlaksız adam olmak gücüme gitmez. İnan ki gitmez. Ama bu elimden alınan dünyam. Size benzemeye başlayışım. Ah korkular. Korkuları varmış insanların şahenk. Beni anlıyor musun. Ya da onları. Korkuyorlar. Yeni acılardan. imbiklerinde süzdükleri eski acıları yeni acılara yeğ tutuyorlar. İnsan kendini kaybediveriyor. Hayatı bir tekrara çeviriveriyor. İnsan garip şey. Nası varolmuş o bile belli değil. Beni yalnız bıraksanız çok iyi adam olurdum. Bırakmadınız. Bütün sorumlu sizlersiniz. Kendiniz bir boka yaramıyorudunuz. Bana da engel oldunuz. Kabahati kendimde bulmak istemiyorum. Korkak biriyim. Bu başkasının suçu olmalı. Yazılmış bir kaderim olmalı mesela. Ben bir halt yiyemiyor olmalıyım. Tanrı güzel ve renkli bir fikre dönüşüveriyor. Bak yine kafam dağıldı. Tanrı da nerden çıktı. Ah korkular diyordum. Hani şu çok sigara içmiş yaşlı amcaların tok ve çatallı ses tonuyla. Ah korkular. Aynı kuyuya defalarca düşen aydınlanmış adam. Sen de sus nolur. Bütün bunlar çinli bir zen ustası olmadığımdan oluyor. Öyle olsaydı hiçbiri olmazdı. Buradayım. Yeni acıları bekliyorum. Renkleri. Bir filikaya güzel ezgiler yüklüyorum. Denize salıyorum. Ganjda insanlar yıkanıyor. Bir köşede bir ölü yakılıyor. Yaşlı bir keşiş elbisesini yıkıyor. Acılardan arınan buda bir daha dünyaya gelmekten kurtuluyor. Aynı acılar. Ah korkular. Köpükler. Saçlar. Uçuşan. Rüzgara karışan. Tene batsa cana yakacak belli. İmbiklerden süzülmüş kelimeler. Tekrar rüzgar. Eller. Zerafet. Ah korkular diyorum. Beni de kendinize benzettiniz. Ganj akıyor. Deniz tuzlu. Beni de yakın öldüğümde. Tozlarımı yeni acılardan korkanlara hediye edin. Ders olsun bu da onlara.

Hiç yorum yok: