22 eylül 2010 / ankara
Saate bakıp zamanı düşünmek kadar saçma bir ikinci şey de saate bakıp zaman madde ilişkisini düşünmektir sanırım. Düşündüm. Bir çok şeyi anlayamamak insanı yoruyor. Bunun da ötesinde hep dil var. Bir bariyer hatta barikat olarak. Duruyor. Kendimi kötü şarkılarla ifade ediyorum. Kafayı buluyorum. Bunlar basitçe şeyler. Hepsini hakediyorum. Bir bu kadar daha belki yaşarım diye içimden geçiriyorum sık sık. Bu beni rahatlatıyor. Kovaladıklarım kaçıyor. Bıraktıklarım geri dönüyor. Ben orada duruyorum. Hani şu evrenin ıssız köşelerinden birinde. Evren dendiği zaman insanlar yanlış anlıyor. Hani şu bir şeyler istemeniz gereken evren sanıveriyorlar. Halbuki evren hiçbir şey isteyemeyeceğiniz bir evrendir. Hatta istemeyi öğrenirseniz istedikleriniz gerçekleşir diyorlar, tersidir. İstemekten vazgeçmelisiniz. Ama siz istemeye devam edin. Bu haliniz de yeterince eblek duruyor. Bütün bunlar uzun bir hikayenin kısa parçacıkları. Hala kötü şarkılarla kendimi ifade ediyorum. Ama inanır mısın bunda hiç bir garez bulmuyorum. Kötü şarkılara da ihtiyacımız var. Hatta bütün kötülüğe yani bir estetik metafor olarak “bütün çirkinliğe”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder