17 Ekim 2016

haikular, yalnızlık ve anlam

size hayat kısa dediler değil mi ey ahali? yanlış bildiğiniz şeyler var. daha doğrusu neredeyse tüm bildikleriniz yanlış. sizi bir önceki kuşak eğitti, onları da bir önceki kuşak. bu büyük bir cehaletin hepimizi ele geçirişinin hikayesi. biliyorum insan olmanın ilk şartı bütün bu hikayelere inanmak ve bu hikayeler gerçekmiş gibi delicesine bir azimle hikayeleri tekrar tekrar anlatmak. kulaktan kulağa oyunu gibi. biri yanlış anlar, biri eksik anlar, biri bambaşka bir şey anlar. hikaye sürer gider. ve böylelikle cehalet yakamızı bırakmaz. bizler bu yüzden yeteri kadar verimli bir şekilde ileri gidebilen canlılar değiliz. yepyeni bir dünya kurmaktan korkan rahatına düşkün bir sürüngen sürüsüyüz. şişmanlaşan ve ahmaklaşan bir sürüngen sürüsü. ama dahası şahenk... dahası şu ki, anlatılanlara inanmayı seviyoruz. o sıcak denizin tuzlu suyuna kendimi bırakışım misali, biz de kendimizi bu hikayelere bırakıyoruz. neden biliyor musun şahenk? bilmiyorsun. ben de bilmiyorum. hayat kısa değil şahenk, bizi de leylekler getirmedi. buna benzer milyonlarca yanlış bilginin içinde bize sadece haikular yol gösterebilir. anlamın olmadığı bir dünyada, anlama ne kadar muğlak bir yerinden yaklaşırsak ya da belki de uzaklaşırsak o kadar doğrudur. başo gibi doğruyu ve yanlışı günler ve geceler boyu düşünebileceğimiz bir yaşam dilerim hepimize. doğruyu ve yanlışı yapmaktan daha kıymetlidir bunları düşünmek. evrenin algılayabilern ve düşünebilen bir parçası olmanın keyfini sürelim çünkü geri kalan her şey yalnızca detay. etrafımdaki bütün canlılığı şükranla karşılıyorum ve hayatın yüceliğini seviyorum. hayat kısa değil ey ahali.

Hiç yorum yok: