27 Haziran 2017
2011 yılından
pembe hülyalarımız var. ama burada bahsi geçen pembe, çocukluğumuzda
giydiğimiz elbiselerin ucucu, hafif ve masum pembesi değil. bu pembe
bana daha çok hayat kadınlarının dudaklarına sürdükleri ucuz rujların
pembesini hatırlatıyor. öyle ki, bu pembe hülyaların çocukluğumuzla tek
kesişme noktası, ayaklarının yere basmıyor oluşu. bunun dışındaki tüm
pembelikler bayağılığa ve ucuzluğa işaret ediyor. işte bütün bu
pembelikler içinde olan biten şuna benziyor. biri eline pis, ucuz bir
pembe ruj almış, toplumun karşısına geçmiş, bütün kutsalları ve
kavramları, o pembe rujla, canavarca bir şiddetle boyuyor. ortalık
pembeleştikçe pembeleşiyor. tanrıyı boyuyor mesela puta dönüştürüyor.
özgürlüğü boyuyor mesela boyunduruğa dönüşüyor. sonra demokrasiyi
boyuyor faşizme dönüşüyor. ama bütün bunlar hep pespembe. üzerlerinden
pespayelik akan bir pembelikte hepsi. pembeliği herkes bağrına basıyor,
herkes bu pembeyi çok benimsiyor, kendinden bir şeyler buluyor. bu ağır,
yılışık ve kendini satan pembe, herkese kendini hatırlatıyor. kendi
ikiyüzlü ahlaksızlıklarını bu pembede bulmuş olmaktan içten içe
mutlular. e bir de bu renk, hani o çocukluklarının saf dünyasını da
andırmıyor değil. evet kuşkusuz farkındalar, çocukluklarındaki pembeyle
bu pembe arasında doğru düzgün bir benzerlik bulunmadığına. fakat
kendini kandırışın, gücün karşısındaki tapınmanın boyutsuzluğu bu
ayrıntıları kavurup yutuyor. sonunda bir iktidar onlara hem pembe hem de
ahlaksız bir boya sunuveriyor. hem pembeye boyanıp kendi
renksizliklerinden kurtuluveriyorlar, hem de ahlaksızlıklarını tüm
sınırlarına kadar yaşayabilecekleri devasa bir oyun alanına
kavuşuyorlar. herkesin mutlu olduğunu hissediyorum. bu yapay ya da
kurmaca bir mutluluk değil. herkes gerçekten mutlu. ahlaksızlıklarıyla
kimse onları bu denli barıştıramamıştı. bu denli ahlaksızlıklarının
olumlandığı hiç olmamıştı. ahlaksızlıkları hep ayan beyan ortadaydı.
ikiyüzlülükleri ve güce tapınımları da öyle. kendi küçük dünyalarında bu
değer sistemlerinin olumlandığını binlerce kez deneme fırsatı da
bulmuşlardı. fakat bu ağır faşist küçük dünyalarını gerçek dünyayla
eklemlemeye kalktıklarında karşılarına az, eksik ve köhne de olsa birkaç
engel, birkaç kural çıkıyordu. bu da onları deli etmeye yetiyordu. ama
neyse ki, şimdi her şey pespembeydi. şimdi istedikleri kadar
pespayeleşebilirlerdi. pespembe bir pespayelik içinde.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder