ay yaklaştıkça deniz kabardı. dalgaların sesi gitgide daha hırçınlaştı, ıslığa benzer bir sesle rüzgar onlara eşlik etti ve kabarma arttıkça arttı, artık dayanılmaz bir yükselme vardı, iktidarın bütün yüce kuvvetiyle firavun denizin karşısında dikildi, derin bir solukla omuzlarını dimdik hale getirdi, denizin üzerine eğildi ve kulağına güzel kelimeler fısıldadı, gözlerinde kızıllık belirdi, teninde endişe verici bir nem ve deniz yavaşça açıldı, açılma sürdükçe bir yarılmaya dönüştü, ıslaklığın içinden bir zaman yolcusu kadar hızla ve hatta zamanda kayarak ve zamanı unutarak garip bir kendinden geçişle firavun ve askerleri karşı kıyıya geçmekteydiler. her saniye denizin yarılmış duvarlarının üzerlerine yıkılıp onları yutması endişesi capcanlıydı. bu endişeyle daha hızlandılar. hızlandıkça endişe ve karşı kıyınının umudunun hazzı şiddetlendi. hızlandıkça zaman yavaşladı, yavaşladı, hatta durma noktasına ulaştı. her şey şimdi ağır çekimde olmaktaydı. firavunun tenindeki nem, hazdan çılgına dönmüş askerlerin nağraları, hatta kılıç şıkırtıları, kendisini ve denizin duvarlarını doğramaya kalkışan askerler... firavun ve askerlerinin karşı kıyıya kendilerini atmasıyla rüzgarın çığlıklara varan sesi yavaşça dindi, dalgalar sakinledi ve bir yarık gibi açılan deniz yavaşça kendi üzerine kapandı. deniz şimdi dinmişti, firavun iktidarını pekiştirmiş, ardında bıraktığı denize bakamayacak kadar kendini kutsamış ve dahası bir cenin gibi içine büzülmüştü. ay uzaklaşırken, dalgaların sesi ve rüzgar sakinleşiyordu. tekrar iki yakası yavaş yavaş birleşmeye başlayan deniz azametini bir yarılma yoluyla tekrar kutsuyordu. bu yolla çoğalıyorlardı fakat kimsenin haberi bile olmuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder