24 Kasım 2007

giriş

04 Nisan 2007, Çarşamba
saat: 02:36


Oturduğu bankta üzerine düşen baharın ılık güneş ışınlarının daha sekiz dakika önce güneşin göbeğinden yola çıkmış olmalarını düşünüyor. Bir yandan camiden çıkan cemaati izliyor. Yaşlı sakallı adamlar genç sakalsız adamlar küçük çocuklar. Yüzlerdeki garip aymazlık gözüne batıyor. Sanki içeride yüzlere aymazlık dağıtmışlar gibi. Her çıkanın yüzünde bu acayip ifadeyi okuyor. Ya da saçmalıyor kendi yakıştırması bu , şu berideki orta yaşlı adam, yüzünde tam anlamıyla görevini yerine getirmiş kul ifadesi var , rahat ,kendinden emin, şu an dünyanın tüm sorunları vız gelir ona ,acılar ,ölümler, işkenceler ,hepsi yalan ,o huzurlu şimdi, yapması gereken bir edimi daha yerine getirdi ,yakınlaşması gereken hedefe doğru bir adım daha attı ,çok düşüneceği bir şey yok zaten düşünmeye gerek de yok yapılması gerekeni yaptı öbür alemde alacak karşılığını yaptığının , karşılığını alacağını bilmenin verdiği o garip naiflik çok hınzır çok çocukça. Camiden çıkan cemaatin kalabalığına karışmak için çevik bir hareketle banktan kalkıyor , sırtında hissetiği güneşin ılıklığını sanki bir itici güç gibi kullanarak hızla kalabalığa yanaşıyor sonra da bir hamlede karışıyor. Cami çıkışından meydana uzanan yol boyunca kalabalık parça parça ara sokaklara sapıp kayboluyor seyrelen insan kalabalığı meydanda yerini coşkulu bir başka kalabalığa bırakıyor. O da kendini kalabalığa bırakıyor. Kalabalıklara bayılıyor , çocukluğunun küçük bir köyde sürekli aynı insan yüzleri etrafında döndüğünü düşünürsek çok anlamlı bu kalabalık sevdası. Yeni yüzler ifadeler yaşamlar hikayeler hikayeler. Kalabalığın içine kendini adeta teslim ediyor. Küçük sürü halinde yaşayan balıklar gibi bir anda hepsi bir o yöne bir bu yöne dönüyor o da bırakıyor kendini kalabalık hangi yöne gidiyorsa o da o yönü seçiyor seçimi kendi yapmışçasına kararlılıkla uyguluyor ve hatta segiyle benimsiyor. Bu ılık bahar gününde içinde eridiği bu sıcak kalabalığa teslim oluyor şehre teslim oluyor kendi deyimiyle ortalama insan zekasına teslim oluyor ortalamadan biri gibi davranıyor. Bütün bunlar ona ummatan vasatan (vasat ümmet) ı hatırlatıyor. Kutsal kitap okumaları neredeyse tüm gençliğine yayıldı. İlk hangisiyle başladı hatırlamıyor neden başladı onu da hatırlamıyor ama bildiği şu ki bilinen tüm kutsal kitapları okudu hatta kutsal kitap kavramına yeni bir açıklama getirdi kendi kafasında o mitolojileri ve birçok arkeolojik yazılı eseri de kutsal kitap olarak görüyor.yunan maya hint ortadoğu kızılderili mitoslarından kur'an incil tevrat oradan dhammapada tripitaka her neyse işte şinto maniheizm zerdüşt... yazının iziyle tarihe sabitlenmiş kutsal adına ne varsa okudu. Kutsal çekti onu diyebiliriz. Şu ünlü buğulu bulutların üstündeki dünya imgesi cezbetti yüreğini ve yüreği beynine hükmetti hep , ah tersi olsaydı keşke bazen pişman da oluyor bu haline yaşıtlarına bakıyor ev kuranlar aile kuranlar bir mesaisi olup çalışanlar eli para tutanlar bütün bu kalabalığın bu kadar dışına atılmışlığının kabahatini yüreğine yüklüyor bir çırpıda kefilsiz koşulsuz vicdanına yüklüyor "değerleri olmayanın pişmanlıkları da olmaz" diye düşünüp not düşmüştü yeni yetmelik zamanlarında şimdi o söze lanet ediyor o sözü not düşüşüne o sözü o kelimelerle ifade edişine ve daha da beteri o düşünce sistemini inşa eden beynine lanet ediyor yüreğinin egemenliğindeki beynine lanet ediyor. Keşke diyor pişmanlıklarım da olmasaydı değerlerim de bütün bu hamur kıvamındaki kalabalıkla bir olsaydım , keşke düşündüklerimi düşünmemiş okuduklarımı okumamış olsaydım.

Hiç yorum yok: