sokaklara çıkıp koşasım var
yani öyle amaçsızca değil ha
batılıların jogging dediği hesap
tempolu koşu hikayesi
başımda nereden geldiği ve nereye gideceği belli olmayan garip bir ağrı var
su içtim gitmedi
sokaklarda insanların arasındayken
çok onlarlayım
garip bir yakınlık hissediyorum hepsine
sanki odamdaki açık yeşil küçük çam yavrusunu sulamak gibi
ya da okuma koltuğumun hafif yırtılmış kırmızı siyah kumaşı gibi
ama buradayken
yani yalnızlığımdayken
bir yıldıza binip dünyadan uzaklaşma hayalimi düşünüyorum
o zaman o yıldıza varış süremle
dışardaki insanlara varış sürem garip şekilde eşitleniyor
akşam güneşi yine o bildik ışık oyunlarıyla bana yavru bir kediyi düşündürüyor
önündeki yün yumağıyla acemice oynayan yavru bir kediyi
kızıl ışınlar dokunduğu herşeyle acemice oynuyor
bazısının içinden geçip arkasına ulaşıyor
bazısının üstünden sekip bir yeleri aydınlatıyor
bazısının üzerinde öylece duruyor
akşam güneşi güzele vuruyor
sokaklara dönelim
güneşli kadın parfümlerinin buram buram olduğu sokaklara
bahar çiçekleri açmış
ağaçlar kışın garip uykusundan mahmuluğa benzer bir sevimlilikle uyanmakta
kayısıyı seviyorum
onun beyaz desen beyaz değil pembe desen pembe değil çiçeklerini
baharı bana bu şehirde hep kayısı müjdeliyor
birden kafam suya düşüyor
şaşkınım
batıyorum
suyun basıncı kulaklarımı acıtıyor
az sonra geçer diye teselli ediyorum kendimi
geçmiyor ağırlaşıyor
bağırmaya çalışıyorum
ağzımdan kafam kadar hava kabarcıkları çıkıp suyun yüzeyine yükseliyor
japonca yada hintçe bir kelime duyuyorum
uzak bir yerden
anlamını bilmediğimi düşünüyorum
sonra birden anlam kafamda bir resimle eşleşiveriyor
suyun basıncı hafifliyor
bırakıyorum kendimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder