03 Şubat 2008, Pazar

saat: 18:31

tamam galiba şimdi anlatabilirim
önce kendimi su dolu bi küvette buldum
boğulmak üzereyken kafamı çıkardım
oksijen ciğerlerimi yaktı
gözlerim yaşardı
bütün herşey sonra müthiş bir hızla oldu
sihre inanır mısınız
ama şu holivudvari olana değil
gökten böyle yağan ışıklı tozlar filan değil yani
daha büyük bir sihir
herşeyin sihri
yıllar önceyi hatırlıyorum
hani şu holivudvari dediğim türden sihir...
bir sabahtı dışarda çok ufak taneciklerle bir kar yağıyordu
mutfak penceresinden dışarı bakıyorduk
yağan kar taneleri güneşin ışında parlıyor
sanki gökten ışıklı tozlar yağıyor gibi görünüyordu
evet başkalarına göre "sanki"ydi
halbuki ben biliyordum
kar yağmıyordu
güneş de yoktu
yağan ışıklı tozlardı
hayat böyleydi çünkü bence
her neyse
bir bölümü vardı hayatımın
ben küçük prensle aynı gezegende yaşıyordum
küçük bir gezegendi
ve küçük prens benim varlığımdan haberdar bile değildi
rahatını bozmak istemiyordum
sadece onu izliyordum
evrene o gezegenden bakıyordum
onu dinliyordum
kocaman bir boşlukta askıda dönüyorduk
etrafımızda milyonlarca yıldız galaksi
herşey dönüyordu
biz de dönüyorduk
ve nietzsche de söylüyordu işte
dansettiğinizde size deli diyenler
müziği duymadıkları için öyle söylüyorlar diyordu
herşey içiçe girmişti
ben sihre inanmıyordum
gökten ışıklı tanecikler yağacağına
yağıyordu
olsun ben yine de inanmıyordum
bir akşam üstü
o küçük vosvosta o hayranlıkla izlediğim bilge kadınla konuşuyordum
sihri konuşuyorduk
mucizeyi
yaprakları gösterdim
güneş ışığı onlara besin oluyor dedim
çok içten gülümsedi bana
anlıyordu
ya atom
içi boşlukla dolu atom da neyin nesiydi
elim eşyaların içinden geçmiyordu ama
bu da nesiydi yani
sınırlar diyen çocuk
bir tür kankardeşliği
sınırlar var
sütü ısıtıyordum sabah
cezveyi düşündüm
bir sınır olarak
alttaki ateş cezvenin moleküllerini harekete geçiriyor
o da sütünkileri
peki nerede bu sınır
titreşim bütün azametiyle her yerden geçiyor
ışık
bulutların arasından bir lazer ışını kadar keskinlikle ovaya düşen ışınlar
yemyeşil çayırlar
oyuncaklar ve çocuklar
sihir ve sihre izin veren düş dünyaları
hayat bir tasavvurdan ibaret midir
yani bir oyun olabilir mi
yoksa siz hayatı bir oyun mu sandınız
titreşimin esip geçemeyeceği
yıkıp dökemeyeceği
kurup yüceltemeyeceği bir şeylerin ismini mırıldanmak isterdim
fakat yapamam
yoktur bunlar
sınırları aşan bir titreşim
anlıyorsanız
hayat bizimledir
ve sonsuzdur
haydi o zaman
sihre kapılalım
gidip kenidimizle tanışalım
ve titreşim herşeyi delip geçsin
ve son durakta bizim düşlerimiz ve titreşim birbirini biçimlendirsin
ve biz de "yaşadık" diyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder